top of page
Ara
Sibel KAvunoğlu

Özgür  Olmak Ne Kadar Önemli!


Özgür olmanın önemine geçmeden önce, özgürlüğün ne anlama geldiğine bakalım.

Türkçe Sözlük (tdk.gov.tr) özgürlüğü şöyle tanımlıyor. 1-Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî: 2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu,

Budist öğretiler; özgürleşmeyi, bireyin döngüsel varoluşun acılarından kurtulması olarak tanımlıyorlar. Özgürleşmenin kişinin kendi huzuru için büyük bir amaç olması gerektiğini savunuyorlar. Ve başkalarına zarar vermekten vazgeçmenin yanı sıra bunu yapmakla ilgili birincil ve ikincil düşünceleri de terk edilmesini öneriyorlar.

Halk arasında ise kafasına göre takılmak, kendi bildiğini okumak şeklinde tanımlanıyor.

Bu üç farklı kaynağa ait tanımları tek bir cümlede toplarsak, şöyle bir tanım ortaya çıkar;

“Kafamıza göre takılabildiğimiz, bildiğimizi okuyabildiğimiz, dış etkenlerden etkilenmeden, kısıtlanmalara bağlı olmadan bağımsız düşünüp, davrandığımızda, acılardan kurtulduğumuzda kendimizi özgür hissedeceğiz. “ Şimdi de bu tanımı ilk kelime grubundan başlayarak analiz edelim.

Neden kafamıza göre takılmayıp, bildiğimizi okuyamıyoruz? Çünkü diğerlerinin nasıl düşündüğü çok önemli. “Çok para kazanamazsam, şöyle bir insan olamazsam, şunun tarafını tutmazsam, ona destek veremezsem olmaz! Sonunda yalnız kaldığımın resmidir. “ şeklinde düşündüğümüz sürece kafamıza göre takılamayacağız. Bu durumda sorumuz şu; Gerçekte özgürlüğümüzü kısıtlayan kim ya da neler?

Neden dış etkenlerden etkilenmeden, bir takım kısıtlamalara bağlı olmadan bağımsız düşünemiyor ve davranamıyoruz? Çünkü diğerlerinin neler yaptığı çok önemli. Hatta bu duruma “sosyal medyayı takip etmek” deniliyor. Sosyal medyayı takip ettiğinizde neler oluyor? Kişisel değerleri, doğru bildiklerimizi, etik kuralları bir kenar da bekletiyoruz. Onlar kenarda bekletildikçe, unutulup gidiliyorlar. Bu durumda değerlerine arkası çevirerek, kendini sınırlandıran kim?

Acılardan kurtulmak neden çok zor? Çünkü bir şekilde birileri çıkar ve haksızlık yapar. Bunun üzerine haksızlık yapan arkadaşımızı, diğer arkadaşlarımıza şikayet ederiz. Televizyon dizilerindeki haksızlık temasına rast geldiğimizde hemen arkadaşımızı hatırlarız. Onu her hatırladığımızda ise tekrar öfkeleniriz. Arkadaşımızın yaptığı doğru bir hareket olmasa da sadece bir kereliğine yapılmıştır. Geçmişteki bir olayı, sürekli gündemde tutmak acıyı yok edeceğine daha da yoğunlaştırır. Başka bir acı örneğinde ise şöyle olur; Sürekli huzuru ararız ama yine de diğerlerinin işine karışmaktan da kendimizi alamayız. Bu da bizi negatifte bırakır. Negatif enerjinin acı vermesi ise doğal bir sonuçtur. O zaman acının hayatınızda olmasının gerçek suçlusu kimdir?

Dalai Lama’nın çok sevdiğim bir sözü var (*)

“Eğer herhangi bir sorun varsa, önce sorunun çözümü olup olmadığı araştırılmalıdır. Eğer yapabilecek bir şey var ise üzülmeye gerek yoktur. Yapılabilecek bir şey yoksa yine üzülmeye gerek yoktur. “

Aynı şekilde özgür olmak sizin için önemli ise, durumunuzu analiz edin ki biraz önce çok kısa bir analiz yapmıştık. Bana göre bu analiz sırasında bizi kısıtlayanın seçimlerimiz, düşünce tarzımız, davranışlarımız, laflarımız olduğu ortaya çıktı. Eğer bu konuda bir şey yapmak istemiyorsanız, yapılacak tek bir şey kalıyor; özgür olamadığınıza dair üzülmeye ya da şikayet etmeye gerek yoktur.

Eğer yok ben bir şeyler yapmak istiyorum diyorsanız; özgürleşmek için zihnimize çalışmaktan başka çaremiz yok. Bu yolda bize yardımcı olabilecek tekniklerin başında Nefes ve meditasyon gelir...

Her Daim Sevgi ve Işıkla

(*) Bu sözün originali 8.yy’da yaşamış olan Budist Shantideva’ya aittir


16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page