Bir insanın isteklerinin gerçekleşmesi, arzuladığı şeyi ne kadar istediğine bağlıdır. İhtiyaç en derinden hissedildiğinde isteklerin gerçekleşmesi ‘’çantada keklik’’ kıvamında demektir. Bu sebeple geçen haftadaki yazımda paylaştığım soruyu tekrarlıyorum.
%100 korkusuz olmak için de her ne gerekiyorsa %100 yapmaya hazır mısınız?
Bu soruyu yanıtlamadan önce korkunun tanımı konusunda hem fikir olalım. Şu an korkuyla ilgili aklınızdan bir sürü bilgi geçmiş olabilir. Aklınıza gelenlerin ortak noktasının ne olduğuna bakarsanız korkunun olduğu yerde özgürlüğün olmadığını fark edersiniz. Bu yüzden de korkuyu özgür olmanın tam zıddı olarak tanımlayabiliriz. Bu da şöyle bir farkındalığı şu yüzüne çıkartır.
Hayatımızda korku olduğu sürece demir parmaklıkları olmayan açık cezaevi içinde yaşamaya devam edeceğiz.
%100 korkusuz olmak zihinsel özgürlüğü de içine alır. Zihinsel özgürlük birçok hocanın da söylediği gibi bağımlılıkların bırakılarak basit bir hayata geçmekle gerçekleşir. Zaten birçoğunuz zihinsel özgürlüğe ulaşmak için basit bir yaşama adım attı ya da planlıyor. Her şeyi bırakıp Bodrum, Çanakkale vb. gibi yerlere yerleşenler için başlangıçta her şey yolunda gitti. Bir müddet sonra aynı sıkıntılar tekrar yaşandı. Çünkü korku gibi iç şartlar olduğu sürece bir şeyleri değiştirmek istediğiniz de bir bağımlılık bırakılır, başka bir tür bağımlılığa geçilir. Bu şekilde mutluluğun dış faktörlerden etkilenmesine izin verilmiş olur.
Budist hocalardan Shanditava, bütün dünyayı deriyle kaplamak yerine her bireyin kendi ayakkabısını deriyle kaplamasının daha bilgece olduğunu söylemiştir. Bu söylevden yola çıkarsak korkusuz olma sorumluluğu bizdedir. Zihnin %100 korkusuz hali için zihnin dış faktörlerden etkilenmesine son vermek gerekir. ‘’Benim zihnim dış faktörlerden etkilenmiyor’ ’ya da ‘’ben az etkileniyorum, sorun yaşamıyorum’’ diyenleriniz olabilir. Sizi bu durumu test etmeye davet ediyorum.
Aşağıdaki durumlardan hangileri çoğunlukla başınıza geliyor? Geliyorsa sıklık dereceleri nedir?
Hediye aldığınızda sevinip, bir şeyler istediğiniz gibi olmadığında sinirlenir misiniz?
Yalnızlıktan şikâyet ederken, etrafınızda insanlar olduğunda bir an evvel gitsinler diye gözlerinin içine bakar mısınız? Tekrar yalnız kaldığınızda ise yalnızlıktan yakınır mısınız?
Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla buluşmak için can atarken, arkadaşınız yanınıza geldiğinde bitmek tükenmek bilmeyen istekleri yüzünden bir an evvel evine dönmesi için günleri saydığınız olur mu?
Yemek ve temizlik işleri için bir kişiyle anlaştınız. Başta her şey yolunda gitti. Temizlik istediğiniz şekilde yapılmadığında ya da yemekler güzel olmadığında sinirlendiniz. Yardımcınızın verdiğiniz parayı hak etmediğini hatta biraz daha ileriye giderek sizi suiistimal ettiğini düşündünüz. Sonra her şeyin kendi kontrolünüzde olması için yardımcınızı işten çıkarttınız. Ev işleri mevcut işlerinize dahil olduğunda birtakım işlere yetişemediniz ve destek vermedikleri için evdekilerden şikayetçi oldunuz.
Yukarıdaki durumların benzerleri hayatınızda tekrarlanıyorsa zihniniz dış faktörlerden etkileniyor demektir. Tek başlarına önemsiz gibi görünebilirler. Fakat ‘’Damlaya, Damlaya Göl Olur’’ Şu sıralar hayatında değişiklik yapmak için hazırlananların ‘’GÖLÜ’’ meydana gelmiş dersem hiç de yanlış olmaz!
%100 korkusuz olmaya hazırsanız, bir sonraki haftaya kadar hayatınızda yukarıdaki örneklere benzer başka örneklerin olup olmadığını fark etmeye zaman ayırın ve bir de aşağıdaki soru üzerine biraz düşünün.
Zihnin kirlenmiş hali ile saf hali arasındaki fark nedir?
Haftaya bu konuya devam edeceğiz.
Her Daim Sevgi ve ışıkla
Kaynak: Geshe Damdul Bodhichitta