%100 korkusuz bir hayatı benimsemeye hazır mısınız? Bunu başarmak için öncelikle korkunun gerçekte ne olduğunu anlamamız gerekir. Özünde, korku özgürlüğün yokluğu olarak görülebilir. Korku bizi ele geçirdiğinde, kendi düşüncelerimiz ve duygularımızla sınırlı, kendimize dayattığımız bir hapishanede yaşarken buluruz kendimizi.
Korku seçimlerimizi ve eylemlerimizi kısıtlar. Korkunun bizi kontrol etmesine izin verdiğimiz sürece, dış koşullarımız ne olursa olsun, tuzağa düştüğümüzü fark etmek önemlidir. Daha basit bir hayat arayışı cazip görünebilir, ancak içimizdeki korkuları yanımızda taşırsak, bir dizi sorunu bir diğeriyle değiştiririz.
Zihinsel özgürlük bu zincirleri kırmakla ilgilidir. Bu duruma ulaşmak, dışsal onaylara ve maddi konforlara olan bağımlılıklarımızı bırakmamızı gerektirir. Birçok insan daha huzurlu bir varoluş için her şeyi geride bırakmayı hayal eder. Bazıları geçici bir rahatlama bulsa da, altta yatan korkular sıklıkla tekrar yüzeye çıkar ve bize değişimin içimizden gelmesi gerektiğini hatırlatır.
Budist öğretmen Shanditava'nın güçlü bir sözü bunu güzel bir şekilde örneklendirir: "Dünyanın tüm yüzeyini kaplayacak kadar deriyi nereden bulabilirim? Ama ayaklarımın altında deri tabanlar varken sanki tüm dünya kaplanmış gibi." Bu, çevremizi kontrol etmeye çalışmak yerine içsel dayanıklılığımızı güçlendirmeye odaklanmamız gerektiğini gösterir.
Bu yolculuğa başlamak için, dış etkenlerin duygularımızı ne kadar etkilediğini değerlendirmek çok önemlidir. Şu senaryoları düşünün:
- Bir hediye aldığınızda sevinçli ama işler istediğiniz gibi gitmediğinde hayal kırıklığına uğramış hissediyor musunuz?
- Başkalarıyla çevrili olduğunuzda arkadaşlık özlemi çekiyor ama yalnızlık mı istiyorsunuz?
- Bir arkadaşınızla yeniden bir araya geldiğinizde, onların gitmesine kadar günleri saydığınızı mı görüyorsunuz?
- Evde yardımcı tuttuğunuzda, küçük hataları oluyor. Bunlar yüzünden üzülüyor ve tamamen kontrolü ele geçirmeye mi başlıyorsunuz?
Hayatınızda bu kalıpları fark ederseniz, bu dış etkenlerin duygusal refahınızı önemli ölçüde etkilediğinin bir işaretidir. Bu görünüşte önemsiz anlar birikerek, tatminsizlikten oluşan mecazi bir göl yaratabilir; ele alınmamış duyguların ve korkuların birikmesi.
Deneyimlerinizi düşünmek için bir hafta ayırın. Dış olaylar tarafından iç huzurunuzun bozulduğu durumları belirleyin.
Kendinize şunu sorun: Kirlenmiş bir zihin durumu ile saf bir zihin durumu arasındaki fark nedir? Bu karşıtlığı anlamak, korkusuzluğa giden yolculuğunuz için hayati önem taşır.
Bu yolda ilerlerken, saf bir zihin durumuna ulaşmanın bağlılık gerektirdiğini unutmayın. Kontrol ihtiyacından vazgeçmeyi ve belirsizliği kucaklamayı içerir. Bu yolculuk sadece korkuyu ortadan kaldırmakla ilgili değil, onunla olan ilişkimizi dönüştürmekle ilgilidir.
%100 korkusuzluk arayışında, gerçek özgürlüğün içimizde bulunduğunu görürüz. Dış etkenlerin mutluluğumuz üzerindeki etkisini fark ederek ve içsel korkularımızla yüzleşerek, huzurlu ve dirençli bir zihin geliştirebiliriz. Korkusuz bir varoluşu kucaklarken ışık, sevgi ve barış için çabalayalım.
Her Daim Sevgi ve ışıkla
Sibel Kavunoğlu
Geshe Dorje Damrul'un öğretilerinden ilham alarak bu yazıyı hazırladım.
AI dan faydalanılmıştır.
Comments