Tatmin dolu ve mutlu bir hayata sahip olmak sizin için ne kadar önemli?
Bu soruya hemen yanıt vermeyin, önem derecesi belirlemek için herhangi bir sayı da belirlemeyin. Gözünüzü kapatın ve birkaç dakikalığına sadece sorunun kendisine odaklanın ve hayatınızdaki yansımasına bakın.
Soruyu hayatınıza yansıttığınızda neler oldu; Mutluluk profesyonel hayatınızdan daha mı önemli çıktı? yoksa Mutluluk zengin olmaktan daha mı önemli oldu?
Bu soruların yanıtını da vermeyin. Sadece soruları sorun ve hayatınızdaki yansımasına bakın. (Yansıma: Zihniniz, bedeniniz nasıl tepki verdi, daha önce farkında olmadığınız bir şeyi fark ettiniz mi?)
Gerçek şu ki, “Bir gün nasılsa mutlu olacağım” şeklinde düşünürüz. Fakat o bir gün asla gelmez. Bir de bakmışsınız kırklı, ellili yaşlara gelmişsiniz. Zaman çabuk geçer. İhtiyacımız olan çoğu şeye şu an sahibiz. Atalarımıza göre daha iyi şartlarda olduğumuz kesin. İstersek, daha anlamlı, keyifli ve güzel bir hayatımız olabilir.
London of School Economic and political science, Harvard Business School ve bazı neurosciencemerkezleri ortaklaşa çalışarak dünya mutluluk raporunu yayınlamışlar. Bu rapora göre iki ana yanlışımız var.
1. Mutluluğun dışarıda olduğuna inanıyoruz.
2. Keyif almakla mutluluğu birbirine karıştırıyoruz.
Paranın mutluluk getirmediği artık herkes tarafından bilinse de bu konuda yapılan birkaç araştırmayı paylaşmak istiyorum. Amerika ve diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda, zenginlik arttıkça, mutluluğun azaldığı görülmüş. Milli piyangodan para kazananların mutluluk düzeyleri ilk başlarda artmış olsa da sonradan normale döndüğü tesbit edilmiş. Aynı şekilde işini kaybeden bir insanların da mutluluk düzeyi bir süreliğine düşse de sonradan tekrar normale dönmüş. Bu araştırmalar dış olayların uzun vadede mutlu olmayı garantilemediğini göstermektedir. Aslında bu çok iyi bir haber. Çünkü bu çalışmalar mutluluğun bizim elimizde olduğunu ispatlıyor.
Başka bir çalışma da Miami üniversitesi ile Harvard School of Public Health tarafından yapılmış. Bu çalışmada insanlara aşağıdaki senaryolardan hangisini daha çok tercih ettikleri sorulmuş.
a) Yılda 50.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 25.000 dolar
b) Yılda 100.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 250.000 dolar
Büyük bir çoğunluk a şıkkını seçmiş. İnsanlar, diğerlerine göre daha fazla kazandıklarında daha mutlu oluyorlarmış. Bu çalışma da aynı şekilde mutluluğun dışarıdan elde edilemeyeceğini gösteriyor. Mutluluk öyle bir içten gelen bir seviye ki başkalarının sahip olduklarına göre belirlenebiliyor!
Şimdi gelelim ikinci maddeye; Keyif almak, mutluluk değildir. Genellikle keyif almayı mutlu olmakla eşit tutarız. Bu da yanlıştır. Keyif almak ve mutluluk birbirinden farklıdır. Keyif almak kimyasal bir şeydir. Yeni araba aldığınızda terfi ettiğinizde beyinden dopamin salgılanır. Dopamin beynin ödül ve keyif alma merkezlerini kontrol eden nörotransmitirdir. Sadece ödülü fark etmeyi değil ödüle yönelmeyi de sağlar. Sürekli ödül peşinde koşma hali de bağımlılığa sebep olur. Ne kadar çok keyif alırsak o kadar da bağımlılık riski taşırız. Gerçek mutluluk beyindeki bir nokta ya da bölgeden çıkan hormon, molekül değildir. Gerçek mutluluk uzun süreli bir deneyimdir. Bu deneyim de daha anlamlı, amacı olan ve pozitif bir hayat yaratmakla ilgilidir. Peki bu konuda ne yapıyoruz?
Bana göre, yapılabileceklerin en başında pozitif konsantrasyon geliştirmek geliyor. Pozitif konsantrasyon sayesinde öz farkındalığımızı arttırarak mutluluğun bize bağlı olduğunu kendimize hatırlatabiliriz. Bu şekilde daha şefkatli, anlayışlı ve farkında bireyler haline gelebiliriz. Bir kişi ile ne olur demeyin. Unutmayın, toplum bireylerden oluşur.
Pozitif konsantrasyon konusuna eğilmek istiyorum diyenlere Eylül’de çarşamba akşamları yapılacağım “mutlu olmak için meditasyon” çalışmasına katılmalarını öneririm. Daha anlamlı bir hayat için anlamlı bir başlangıç olabilir.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Kaynak: Mind of Leader - Philip Moffit