Doğduğumuzda Her Şeyiz: Şefkatin ve Farkındalığın Köküne Yolculuk
- Sibel Kavunoğlu

- 1 saat önce
- 2 dakikada okunur

Doğduğumuzda aslında her şeyiz.Varoluşun kendisinin bir parçası, saf ışığın ve sevginin ta kendisiyiz. Henüz zihin devreye girmemiştir; dünyayı kavramlarla değil, bütünlükle hissederiz.Gerçek Doğamız, Şefkattir. Şefkat, doğduktan sonra öğrenilmez.
Bilim insanları bebeklerle yaptıkları deneylerde, insanın özünde şefkatli olduğunu kanıtlıyorlar.Henüz konuşamayan bir bebeğe iki kukla gösteriliyor. Birinde bir oyuncak diğerinin yolunu kesip ona zorluk çıkarıyor. Sonra bebekten oyuncaklardan birini seçmesi isteniyor. Bebek, zor durumda kalan oyuncağı seçiyor. Ona “doğru olan budur” denmiyor; ama o zaten biliyor. Çünkü doğası biliyor.
Peki ne oluyor da bu doğallık kayboluyor?
Zamanla, öğrendiklerimiz ve koşullanmalarımız bizi şekillendiriyor.Korkularımız doğuştan değil; korkmamız gerektiğine inandırıldığımız için korkuyoruz.Sevilmenin, kabul edilmenin, “iyi çocuk olmanın” koşullarını öğreniyoruz. Eğer çocukken ihtiyaçlarımız görülmediyse, yetişkin olduğumuzda başkalarının ihtiyaçlarını fazlasıyla önemseyen, kendini unutan biri haline geliyoruz.Küçüklüğümüzde duyamadığımız “seni görüyorum” cümlesini, başkalarını fazlasıyla “görerek” telafi etmeye çalışıyoruz. Bu, sevgiye dayalı bir çaba gibi görünse de, özünde geçmişte karşılanmamış ihtiyaçlarımızın yankısı oluyor. Başkalarına yardım ettikçe kendi içimizdeki eksikliği kapatmaya çalışırız. Ama bu denge aşırıya kaçtığında, hem kendimizi hem çevremizi zorlar hale geliriz.
Zihin, ‘’geçmişte olanlar geçmişte kaldı’’ demez, eksikliğin acısını sürekli yeniden üretir.Gerçekte olan bitenle değil, zihnin geçmişten yansıttığı görüntülere göre hayatımızı şekillendiririz. Ve seçimlerimizin yaşamımızın o anındaki gerçeklere uygun şekillendiğini zannederiz. Halbuki hayat içine sürekli an ve an her şey değişir. Var olan her şey lego parçaları gibi birbirine bağlıdır.
İşte böyle bir durumda geçmişi değiştiremeyiz ama onun bugünkü yansımalarını fark edebiliriz.İyileşme, o yansımaları fark etmekle başlar.
Meditasyon bu farkındalığın alanıdır:Oturur, bir biri ardına gelip giden düşünceleri gözlemleriz.Yargılamadan, yorum yapmadan sakinleşmelerini bekleriz
Ve bir an olur — zihin susar, alan açılır.O boşlukta kendi saf doğamızı, ışık hâlimizi yeniden hatırlarız.
Bu yeniden hatırlayış anları bizi kendimize yakınlaştırır. Yavaş yavaş Doğduğumuzda olduğumuz hâle — saf sevgiye, şefkate, adalete — yeniden döneriz.O saf alan, hâlâ içimizdedir. Zihin sustuğunda, korkular çözüldüğünde, kalbimiz yeniden o ışığı hatırlar.
Ve o zaman anlarız:
Kendimizi düşündüğümüzde bencil olmuyoruz; Kendimizi iyileştirdiğimizde, bütün insanlık nefes alıyor.
Her zaman Sevgi ve ışıkla
Sibel Kavunoğlu





Yorumlar