Gerçek Değişim Ne Anlama Gelir?
- Sibel Kavunoğlu

- 25 Eyl
- 2 dakikada okunur

Değişim çoğu zaman dış dünyada bir şeyi dönüştürmek gibi algılanır. Oysa gerçek değişim, problemin kendisini değil, ‘’onunla olan etkileşimimizi’’ değiştirmektir. Zihnimizin iç dünyamız ve çevremizle olan ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini fark ettiğimizde, dönüşüm başlar.
Hayatımızı nasıl yaşadığımızı, insanlarla nasıl iletişim kurduğumuzu, sabahları nasıl uyandığımızı ya da gün içinde nelere zaman ayırdığımızı belirleyen şey çoğu zaman zihnimizin içindekilerdir. Bu yüzden gün içinde farkındalıkla izlememiz gereken şeylerden biri de şudur:
-Hangi olaylara, nesnelere veya insanlara çekiliyoruz ve nelerden kaçınıyoruz?
Çekildiğimiz şeyler genellikle bizi memnun eden, geçici mutluluk yaratan durumlardır. Ama her "harika" dediğimiz deneyim, içinde istemediğimiz bir şeyle karşılaşma ihtimalini de barındırır. Hayatın doğal döngüsü budur: her tatminin gölgesinde bir hayal kırıklığı potansiyeli taşır.
Üzgün ya da öfkeli olduğumuz anlarda, çoğu zaman farklı bir gerçekliğin orada bizi beklediğini fark etmeyiz. Küçük ya da büyük bir öfke anında, zihnimiz “çok sinirliyim” diye düşünür ve alternatif bakış açılarını tamamen dışlar. Tepkilerimiz otomatik hale gelir; kendimizle ve başkalarıyla didişiriz.
İlginç olan şu: Bazen sevgiden, şefkatten, nezaketten konuşuruz ama zihnimizin içindeki bir ses "bu sevgiyi hak etmiyor" diye fısıldar. Ve biz o sesin peşine takılırız. O andan itibaren, çöp kutusunun içini karıştırmaya başlarız. Aslında neyin bize zarar vereceğini biliyoruz ama alışkanlıkla, bilindik tepkilerle davranırız. Bu yüzden değişim istiyorsak, işe tepkilerimizi dönüştürmekle başlamalıyız.
Küçük Örnekler, Büyük Dönüşümlerin yolunu açar. Küçük bir örnek: Kahveniz yeterince sıcak değilse, onunla olan ilişkiniz zayıflar. Ya yeni bir kahve yaparsınız ya da farklı bir içeceğe yönelirsiniz. Bu oldukça doğal bir tepkidir. Ama ya bu kahveyi değiştirme imkânınız yoksa? İşte değişim tam da burada başlar: "Ya değiştiremezsem?" sorusu, bizi duygusal karmaşaya ve içsel kaosa sürükler.
Dünyada kötü olaylar artıyor ve biz çoğu zaman onları değiştiremiyoruz. Elimizden gelenin dışında yaşananlar karşısında üzülüyor, söyleniyor, öfkeleniyoruz.
Ama şunu unutmamak gerek:
‘’Fikrini değiştirebilirsen Tepkini değiştirebilirsin.’’
Bu da bir tür dönüşümdür.
Diyelim ki bir arkadaşınız kahvesini içerken yüksek sesle şapırdatıyor. Uyarırsanız düzeltebilir. Ama uyarmazsanız ve sadece içinizden öfkelenirseniz, bu durum içinizde zamanla daha da büyüyebilir. Önce ses rahatsız eder, sonra o kişinin diğer davranışları canınızı sıkmaya başlar. Farkında olmadan zihninizde koca bir şikâyet listesi oluşur. Oysa o sesi başka bir gözle dinlemeyi öğrenmek, hatta bazen benzer durumlarda kendi çıkardığınız sesleri hatırlamak bile bu tepkiyi dönüştürebilir. İşte öyle anlarda ‘’Değişmeyen Şartlar Altında Değişen Zihin’’ uygulamasını çağırabilirsiniz.
Bu uygulama şöyledir; Diyelim ki aşağı kattaki komşunun evinden bir ses geliyor. Komşunuzdan gelen sesin tonunu değiştiremezsiniz. Bu noktada yapabileceğiniz iki şey vardır:
1. O sesi arka plana almayı öğrenmek,
2. O sesi sevmeyi denemek.
Kolay değil, ama mümkün. Ve bunu yapabildiğinizde bir tür mucize gerçekleşir.
Dışarıyı Değil, Yorumunu Değiştir
Hayatın her anında kontrol edemediğimiz koşullar vardır. Değişim, bu koşullar içinde zihnimizi eğiterek, bakış açımızı dönüştürerek ve tepkilerimizi yeniden yapılandırarak gerçekleşir.
Unutma:
Gerçek değişim, dışarıda değil; içeride başlar.
Yorumunu değiştir, dünyan değişsin.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel Kavunoğlu





Yorumlar