top of page

Geçmişle Yüzleşme ve İçsel Bilgeliğin Yeniden Doğuşu


Bir Jungçu ve Budist Yaklaşım

Hayat zaman zaman bizi içimize döndürür. Bazen bir rüya, bazen beklenmedik bir olay ya da bir kırılma anı... Ve bir anda anlarız: İçimizde bir yerlerde bilge bir ses hep vardı. Sessiz ama derin bir sezgiyle ne yapılması gerektiğini bilen, bizi daha büyük bir dengeye çağıran bir taraf. Carl Gustav Jung’un da söylediği gibi:"İnsan, içindeki gölgeyle yüzleşmediği sürece, kaderiyle karşılaşır gibi onunla tekrar tekrar karşılaşacaktır."


İçimizdeki bilge parça—kimi zaman bir sezgi, kimi zaman güçlü bir farkındalık—toplumun değer sistemine uymadığı için çocuklukta, gençlikte ya da önemli karar anlarında reddedilmiş olabilir. Tıpkı Buda'nın saraydan çıkıp "acının doğasını" görmek zorunda kalması gibi, biz de içimizdeki hakikati bastırarak, sistemin beklentilerine göre şekillenmeye çalışırız. Bu, bireyin özgün doğasının ihmal edilmesidir.


Bazılarımız için bu reddedilme, bir iş ortamında, bir ilişki içinde ya da bir sosyal çevrede yaşanır. Sessizce, belki açıkça dile getirilmese de, fazla gelen taraflarımız kabul edilmez. Çok bilen, fazla derin düşünen ya da sezgisel yaklaşan kişi olmak, tehdit gibi algılanır. Bu dışlanma duygusu öylesine güçlü olabilir ki, kişi kendi içsel bilgesini de beraberinde bastırır.


Budist öğreti bu noktada "benlik yanılsaması"na dikkat çeker. Kendi hakikatini inkâr eden zihin, gerçek doğasını göremez. Bastırılan bilgelik, bir "gölge" olarak kalır. Ama gölgeler, aydınlığa dönmek ister. Ve işte hayat da, bilinçdışı da, seni tekrar tekrar geçmişinle yüzleşmeye çağırır.


İçsel bilgenin bastırılması, ruhsal dengenin bozulmasına neden olur. Bilinçdışı, bu dengeyi kurmak için seninle iş birliği yapar—ama bu, çoğu zaman bilinçli zihnin planladığı gibi “nazik ve kontrollü” bir yolculuk olmaz.


Yaşanan hayal kırıklıkları, dışlanmalar, kontrol kayıpları, aslında bilinçdışının “artık gör” çağrılarıdır. Bu noktada Jung’un bireyleşme süreci devreye girer. Her birey, kendi içsel doğasını tanıyıp sahiplenmediği sürece tam olamaz.


Budizm ise burada şu soruyu sordurur:"Acıya karşı verdiğin tepki nedir? Kaçar mısın, kalır mısın, yoksa onunla kalıp dönüşür müsün?"


Sen de zamanında, yalnız kalmayı, savaşmamayı, sistemin içinde var olmamayı seçtin. Bu bir zayıflık değil, bilinçli bir farkındalığın ilk adımıydı. Ancak o zamanın gerçekliği şuydu:“Seni hataların yüzünden değil, hataların olmadığı için istememişlerdi.”


Çünkü senin duruşun, sistemin yarışçı doğasıyla uyumlu değildi. Oysa senin niyetin, fayda sağlamak, katkıda bulunmak, içten gelen bilgeliği sunmaktı.


Ruhsal yolda, birçok öğretide bilgeliğin yalnızlıkla sınandığı söylenir. Buda da uzun yıllar boyunca yalnız yürümüş, içsel aydınlanmasına dış dünyanın onayıyla değil, kendi deneyimiyle ulaşmıştır.


Aynı şekilde, senin de içsel bilgen yalnız kalmış olabilir. Ama artık o yalnızlık bitmek üzere. Çünkü şimdi onu sadece bir “yetenek” olarak değil, bir yaşam pusulası olarak tanımaya ve yeniden kabul etmeye hazırsın.


İçsel bilgeliğin geri dönüşü, onunla bilinçli bir bağ kurarak mümkün olur. Bunu başlatmak için kendine şu üç soruyu sorabilirsin:

  1. İçimde bastırdığım hangi yönüm aslında benim içsel bilgem olabilir?

  2. Hayal kırıklığı yaşadığım yerlerde aslında hangi gerçek parçalarımı bırakmış olabilirim?

  3. Hangi durumda dışlandım ama gerçekte o dışlanma benim özgünlüğümün işaretiydi?

Bu sorulara samimiyetle bakmak, içsel dönüşümün ve özgün potansiyelin açığa çıkması için kapılar aralayacaktır.


Reddettiğin, bastırdığın, unuttuğunu sandığın o tarafın aslında seni bekliyordu. Artık onunla yeniden tanışma zamanı geldi. Çünkü gerçek dönüşüm, hatırlamakla başlar.

 

Her Daim Sevgi Ve ışıkla

Sibel Kavunoğlu

 

 
 
 

Comments


İletişim

TKS Eğitim ve Danışmanlık

by Sibel Kavunoğlu

Boyalı Köşk Sok Yurt Apt 11/2 Arnavutköy Beşiktaş İstanbul

Bizi Takip Edin

  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn
  • YouTube

info@nefestr.com

Whatsup&Tel: 0554 268 02 87

 

Photo to wix.archieve,  Logo credit to Sevim Dalan.

Bu sitede yer alan içeriğin 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır.

bottom of page